Saç Dökülmeleri
Saç dökülmesi hem erkekler ve hem de kadınlar aras...
Halk arasında sivilce olarak bilinen akne vulgaris oldukça sık görülen bir deri hastalığıdır. Özellikle de ergenlik ve erken yetişkinlik döneminde oldukça sık görülmekte ve en sık görülen hastalıklar arasında sekizinci sırada yer almaktadır. Dünya nüfusunun yaklaşık %9’unu etkileyen bu durum, 11 ila 30 yaş arası insanların % 80-100'ünü etkilemektedir. Çoğu insan tarafından ergenlik dönemine sınırlı bir hastalık olarak düşünülse de, hastaların % 40-60'ında hastalık yirmili yaşlarda da devam etmektedir. Hastaların % 85'i hafif ve orta şiddetli grupta iken yaklaşık % 15'i şiddetli grupta yer almaktadır ve hastaların yaklaşık % 20'sinde bu tablo iz oluşumuna neden olmaktadır.
Halk arasında sıklıkla diyet ve hijyenle ilişkili olduğu düşünülse de yapılan çalışmalar bunların çok az etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Akne genetik, hormonal ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığı karmaşık bir etyolojiye sahiptir.. Akne oluşumu, şiddeti ve iz bırakma potansiyeli açısından genetik yatkınlık önemlidir ve aile öyküsü almak bu açıdan değerlidir. Polikistik yumurtalık sendromu, adrenal hiperplazi ve adrenal tümörler gibi durumlarla ilişkili olabileceğinden, bu tabloları düşündüren ek öykü ve muayene bulguları varsa bu açılardan araştırmak gereklidir. Özellikle de geç başlangıçlı ve tedaviye direnç gösteren hastalarda daha dikkatli olunmalıdır. Bazı hormon ilaçları, kortizon, bazı antiepileptikler ve lityum gibi ilaçlar akneyi daha da kötüleştirebilirler. Ayrıca yağlı ve yoğun krem ve kapatıcılar da akneye eğilim yaratabilir. Artan terleme ve kapalı giysiler (maskede gibi) örtülü alanlarda bu tabloyu tetikleyebilir.
Belli bir yaş grubuna sınırlı bir hastalık olarak düşünülse de bazen uzun yıllar devam edebilir. Gerilese bile özellikle de şiddetli seyreden hastalarda hayat boyu kendini hatırlatacak izler bırakabilir, leke oluşumuna neden olabilir. Özellikle de temelde yüz yerleşimli bir tablo olduğu düşünüldüğünde fiziksel etkilerinin yanında psikolojik ve sosyal etkilerin oluşması oldukça beklenir bir durumdur. Kendine güven ve öz saygı noktasında sorunlar yaratarak kişilerin duygusal ve sosyal yaşamını ciddi oranda etkiyebilir. Kişisel ilişkilerini, günlük ve boş zaman aktivitelerini, okul ve iş hayatını ve uyku düzenini etkileyerek yaşam kalitesini düşürebilir. Benlik algısı için kritik bir dönem olan ergenlik döneminde sık görülmesi durumu daha komplike bir hale getirmektedir. Yapılan çalışmalar bu hastalarda anksiyete, depresyon ve intihara eğilimin arttığını göstermektedir.
Akne vulgaris yüz bölgesini etkiyen bir durum olmakla birlikte bazen özellikle sırt bölgesi olmak üzere gövde de görülmektedir. Lezyonların bir kısmı kızarıkken bir kısmı değildir. Açık ve kapalı komedonlar (tıkaçlar), ucu iltihaplı olabilen kırmızı kabarıklıklar ve derin yerleşimli nodular kistik lezyonlar, bazen bunların açılıp aktığı alanlar ve o alanlarda oluşan kabuklanmalar görülebilir. Bu lezyonlar iz oluşumuna ve leke oluşumuna neden olabilir. Her hastada farklı şiddette seyredebilir ve şiddeti arttıkça da kalıcı sorun oluşturma riski artmaktadır.
Hastaların deri yağlanmasını dengeleyecek temizleme ürünlerini kullanması, yağ bazlı olmayan ve tıkaç oluşturma potansiyeli olmayan nemlendiriciler, güneş koruyucu kremler ve makyaj malzemeleri kullanması önerilebilir. Hastaların iz ve leke oluşumunu artırabileceği için sivilceleri ile oynanmaması ve sıkmaması konusunda bilgilendirilmesi önemlidir.
Akne ile diyet ilişkisi uzun yıllardır tartışılan bir konudur. Özellikle de süt ürünleri, çikolata ve doymuş yağlar sivilceye katkıda bulunması yönünde araştırılmış olsa da belirli diyetleri destekleyecek yeterli kanıt henüz yoktur. Obezite ile hastalık şiddeti arasındaki bilinen ilişki nedeniyle yüksek glisemik indeksli bol karbonhidratlı ve yağlı yiyecekler yerine dengeli beslenme konusunda hastalar desteklenmelidir.
Bu hastalıkta medikal tedavi seçimi her hasta için değişkenlik gösterebilse de hastalığın şiddeti ve lezyonların klinik özellikleri tedavi seçiminde önemli bir kriterdir. Çok sayıda olması yanında lezyonların yerleşim derinliği de önemlidir. Sayıları çok olmasa da kistik nodüler özellikte birkaç lezyon varlığı bile daha etkili bir tedavi başlamayı önceleyebilir. Ayrıca kombine tedaviler etkinliği arttırdığından farklı tedaviler birlikte kullanılabilmektedir.
Topikal tedaviler; Hafif/orta şiddetli tablolarda ilk tedavi basamağıdır. Tavsiye edilen tedavi süresi en az 6-8 haftadır ve kontroldeki düzenlemelerle birlikte belki de yıllarca kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle en büyük sıkıntılardan biri tedaviye uyum konusunda ki zorluklardır. Ayrıca süreçteki cildi kurutucu ve irrite edici özellikteki potansiyelleri de hasta uyumunu zorlaştırabilmektedir. Tedaviye başlarken hastaları bu konularda bilgilendirmek ve destekleyici bakım ürünlerinin kullanımını teşvik etmek uyum sorununu azaltabilmektedir. Sürülerek kullanılan bu tedaviler arasında topikal retinoidler (adapalen, tretinoin gibi), topikal antibiyotikler (klindamisin, eritromisin gibi), benzoil peroksit, salisilik asit ve azelaik asit en çok kullanılanlardır.
Sistemik tedaviler; Ağızdan alınarak kullanılan bu tedaviler özellikle orta ve şiddetli olgularda kullanım tercihidir. Doksisiklin gibi oral antibiyotiklerin kullanım süresinin 3-6 ay ile sınırlı tutulmaya çalışılması önerilmektedir. Kadınlarda seçilmiş olgularda hormon tedavileri de bir alternatiftir. Özellikle şiddetli olgularda izotretinoin oldukça etkili bir tedavi seçeneğidir. Yan etki yelpazesi nedeniyle her tip aknede ilk tedavi seçeneği olmadığı göz ardı edilmemelidir.
Diğer tedavi seçenekleri; Peeling uygulamaları, ışık ve lazer tedavileri seçilmiş olgularda oldukça destekleyici tedavilerdir. Sıklıkla topikal ve sistemik tedavilerle kombine kullanılmaktadırlar. Bu tedaviler özellikle de akne nedeniyle oluşan iz ve leke tedavisinde daha öne çıkmaktadırlar.
Dermoskopi özel ışık ve büyütme sistemleri içeren bir aletle deriyi daha yakından incelemeye olanak veren bir yöntemdir. Derinin üst ve orta tabakalarındaki çıplak gözle görülmesi mümkün olmayan yapıların görülmesini sağlayarak tanı koyma konusunda ufuk açmıştır. Ayrıca alınan dermoskopik kayıtlar sayesinde mevcut lezyonun objektif verilerle takibine de olanak sağlamıştır. ...
Cilt lekeleri ve tedavisinde kişinin durumuna göre yöntemler kullanılır. Öncelikle bu lekelerin neden oluştuğunu incelemek gerekir. Doğru tanı konulduktan sonra çeşitli tedavi yöntemleri arasından cildiniz için en uygun olanı seçilerek uygulanabilir. Mezoterapi, kimyasal peeling, leke açıcı kremler gibi farklı yöntemler bulunur....