Saç dökülmesi hem erkekler ve hem de kadınlar arasında en sık karşılaşılan sorunlardan biridir. Bu durum birçok nedene bağlı gelişebildiğinden uygun tedavi yaklaşımını belirleyebilmek için öncelikle altta yatan nedeni belirlemek kritik öneme sahiptir. Saç dökülmelerinde, duruma göre değişmekle birlikte, genetik yatkınlık önemli bir faktördür. Uzun süreli stres dönemleri saç dökülmesinin nedenlerinden biridir ve saç dökülmesine bağlı olarak ortaya çıkan stres de saç dökülmesinin devam etmesine katkı sağlayabilmektedir. Bununla birlikte, rekabetçi ve düzensiz yaşam tarzı, kötü beslenme, vitamin ve mineral eksiklikleri, uyku bozuklukları, kozmetik faktörler, sigara, alkol, kirlilik, ultraviyole/elektromanyetik radyasyon, cerrahi travma-yüksek ateş gibi artan fizyolojik stres durumları saç dökülmesine eğilim yaratmaktadır. Saçlı derinin sorunları, saç büyüme bozuklukları, hormonal sorunlar (tiroid hastalıkları ve polikistik over gibi durumlar), kronik sistemik hastalıklar (kardiyovasküler hastalık, diyabet ve hipertansiyon gibi), bazı ilaçlar (oral kontraseptifler, androjenler, retinoidler gibi), doğum ve kemoterapi süreci gibi birçok neden de saç dökülmesinde rol oynayabilmektedir.

Saç Dökülmesinde Tanı ve Şiddet Değerlendirmesi

Hastanın saç dökülme sürecini tanımlamak için tıbbi görüşme yaparak ayrıntılı bir öykü almak ilk basamaktır. Sonrasında saçlı deriyi, saç yapısını ve dökülme paternini değerlendirmek gereklidir. Bazen sorun saçta, bazen saçlı deride bazense her ikisinde birlikte olabilmektedir. Muayene sırasında kullanılan trikoskopi/dermoskopi yöntemi hastalığa özgü bulguları saptayarak tanıyı netleştirmekte ve hasta takibinde oldukça yararlı bir yöntemdir. Tanıyı desteklemek veya eğilim yaratan faktörleri belirlemek için gerekirse tetkik istenebilmektedir. Serum çinko, demir, ferritin, D vitamini ve B12 vitamini de araştırılabilir. Bazı durumlarda böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri istemek, tiroid veya hormonal problemleri araştırmak gerekebilir. Bazı durumlarda ise en güvenilir tanı tekniği olan saçlı deriden biyopsi yöntemi kullanılabilir. Hastalığı belirlemek yanında hastalığın şiddetini belirlemek te tedavi seçiminde yol gösterici olabilmektedir.

Saç Dökülmesi Tipleri

1- Skarlı alopesiler

Saç dökülmesi açısından değerlendirme yapılırken öncelikle saçların köklerini kalıcı olarak hasarlayan bir deri hastalığı varsa bu saptanmalıdır. Skarlı alopesiler olarak bilinen ve hasar görmüş saç köklerinin fibrotik nedbe dokusuyla değiştiği bu grupta pek çok hastalık mevcuttur. Tüm saç dökülmelerinin yaklaşık %5 kadarı bu grupta yer almaktadır. Bu hastalıkların her biri farklı tedavi yaklaşımları gerektirir ve ilk hedef saçta kalıcı hasar oluşturan bu hastalıkların ilerlemesini durdurmak olmalıdır.

2- Skarlı olmayan alopesiler

Saç dökülmelerinin en çok görüldüğü durumlar bu grup altında toplanmaktadır. Bu tip saç dökülmesi saç döngüsünde değişiklikle karakterize olup saç kökleri korunur. Bu tip saç dökülmesi alansal olabileceği gibi genelde olabilir. Bu grupta da pek çok durum vardır ama burada en sık nedenlere yer verilecektir.

a- Androjenik Alopesi

Şiddeti değişmekle birlikte erkeklerin yaklaşık %80'ini ve kadınların da yaklaşık %50'sini etkileyen en sık görülen saç dökülmesi tipidir. Genetik yatkınlık olan bireyde yaşla ortaya çıkan bu tip saç dökülmesi, dinamik ve sürekli bir saç dökülmesi sorunudur. Bireysel yaşam tarzı ve çevresel faktörler hastalığın başlangıcını ve/veya alevlenmesini etkileyebilir. Kadınlarda menopoz sonrası artmaktadır. Bu tip saç dökülmesi erkek ve kadınlarda bir miktar farklı seyretmekte ve belli bir paternde saç kaybı oluşturmaktadır.

 

Norwood-Hamilton Sınıflaması ile Erkek Tipi Saç Dökülme Paterni

 

 

Ludwig Sınıflaması ile Kadın Tİpi Saç Dökülme Paterni

 

b- Alopesi Areata

Otoimmun bir tablo olup saçlı deride alansal olarak dökülmelerle karakterizedir. Genelde oval ve yuvarlak tarzda başlayan bu dökülme tarzında tek bir alanda dökülme izlenebileceği gibi birden fazla alanda da oluşabilmektedir. Bazen saç çizgisi boyunca başlamakta bazense tüm saçlar dökülebilmektedir. Sık olmasa da kaş, kirpik ve vücut kıllarında da dökülmeye neden olabilmektedir.

 

Alopesi Areata

 

c- Telogen Effluvium

Alansal ve belli bir paternde olmaktan ziyade saçlarda zayıflama ve genel olarak azalma-seyrelme ile kendini gösteren bir tablodur. Fizyolojik strese yol açan doğum, ateşli hastalıklar, hipo/hipertiroidizm gibi kronik sistemik hastalıklar, büyük cerrahi müdahaleler, diyet ve uzun süreli oruç/kilo kaybı, zihinsel stres, ilaç kullanımı gibi sorunlar bu tip saç dökülmesine neden olabilir. Altta yatabilecek birçok faktörün gözden geçirilmesi gerekir. Genel olarak neden olan faktörler ortadan kaldırıldığında saç dökülmesi geri dönüşümlüdür.

 

 

Beslenme ve Saç Dökülmesi

Vitaminler ve mineraller gibi mikro besinler saç döngüsünde ve bağışıklık sistemi üzerinde hayati öneme sahiptir. Bu mikrobesinler saç dökülmesi gelişimi, önlenmesi ve tedavisinde kritik öneme sahiptir. Yalnızca çok küçük miktarlara ihtiyaç duyulsa bile vitamin ve eser elementler diyetin kritik unsurlarıdır. Eksiklikleri gibi bazen yükseklikleri de saç dökülmesine neden olabildiği için ihtiyaç halinde kullanmaları gereklidir.

Vücut tarafından üretilemediği için yeterli düzeyde A vitamini iyi dengelenmiş bir beslenme yoluyla elde edilebilir. A vitamininin uygun düzeyde olması önemlidir ve sadece azlığı değil aşırı A vitamini de saç dökülmesine yol açabilir. B vitamini de saç döngüsünde önemli vitaminlerden biridir. Vücudun ürettiği tek B vitamini biotindir. Diğer B vitaminleri olan pantotenik asit, riboflavin, tiyamin, niasin, B6, B12 ve folat ise dengeli beslenme yoluyla alınabilir. Saç dökülmesi riboflavin, biotin, B12, ve folat eksiklikleri ile ilişkili olabilir. Biotinin popülaritesine rağmen, sağlıklı ve dengeli beslenen kişilerde biotin eksikliği son derece nadirdir ve çoğu zaman biotin takviyeleri gerekli değildir. Saç, cilt ve tırnak değişiklikleri folat eksikliğine işaret edebilir. C vitamini üretimi için gerekli enzim insanlarda kısmen eksik olduğu için C vitaminin diyet yoluyla alınması gerekir. Demir emilimi için özel bir öneme sahip olan C vitamini demir eksikliği nedeniyle saç dökülmesi yaşayan hastalar için kritik bir öneme sahiptir. D vitamini eksikliğinin saç dökülmesi üzerine etkisi yıllardır bilinmektedir. D vitamini ister diyetle ister deri yoluyla elde edilsin aktif değildir ve enzimler tarafından aktive edilmesi gerekir.

Demir insan metabolizması için hayati öneme sahip bir elementtir. Demir eksikliği dünya çapında en sık görülen durumlardan biridir. Demir eksikliği nedeniyle saç dökülmesi kadınlarda sık görülmektedir. Saç döngüsünde rol oynayan selenyumu sağlıklı insanlar genelde diyet aracılığıyla yeterli miktarda elde edebilirler. Selenyum eksikliği saç dökülmesine neden olabildiği gibi fazlalığı da saç dökülmesine neden olabilmektedir. Çinko eksikliği de saç dökülmesine ve ince beyaz ve kırılgan saçlara neden olabilir.

Sağlıklı diyet modellerinden biri olan Akdeniz Diyeti tüm dünyada kabul edilen sağlıklı modellerden biridir ve saç dökülmelerinde de genellikle önerilen beslenme şeklidir. Bu diyet düşük doymuş yağ ve hayvansal protein içeren ve lifli gıdaları ve antioksidanları yüksek miktarda içeren bir diyet şeklidir. Ayrıca uygun miktarda omega-6/Omega-3 yağ asitleri içerir. Genellikle sebzeler, meyveler, baklagiller, kuruyemişler, tahıllar, balıklar ve doymamış yağlar bakımından zengindir ve az miktarda et ve süt ürünleri içerir.

Saç Dökülmesinde Tedavi

Saç dökülmelerinde etkili tedavi stratejileri belirlemek, öncelikle doğru tanı ve hastalık şiddetinin değerlendirilmesi ile başlar. Her bir durum için kullanılan tedaviler ve tedavi süreleri farklılık gösterebilmektedir. Skarlı alopesilerde temel amaç topikal veya intralezyonel kortikosteroidler, antimalaryaller, immünosupresanlar ve antimikrobiyaller kullanarak inflamasyonu durdurmaktır. Skarlı olmayan saç dökülmelerinde duruma göre değişmekle birlikte kortikosteroidler, minoksidil, finasterid-dutasterid gibi 5 alfa redüktaz inhibitörleri ve JAK inhibitörleri gibi tedaviler kullanılabilmektedir. Bu tedavi yöntemleri etkinlik ve yan etki sorunları yanında düzenli kullanım zorlukları da taşımaktadır.

Saç Büyümesi ve Yenilenmesi İçin Rejeneratif Tıp Stratejileri: PRP, Kök Hücre ve Eksozom Tedavileri

Son yıllarda saç üzerine yapılan araştırmalar vücudun onarma yeteneğini örnekleyen rejenaratif tıp stratejilerinin saç dökülmesinde uygulanmasını içeren yenilikçi yaklaşımlara olanak sağladılar. Rejeneratif tıp yaklaşımı hücreleri, dokuları ve organları değiştirerek veya yenileyerek normal vücut fonksiyonlarını sürdürülebilir kılmayı ya da onarmayı hedefleyen tedavilerdir. Bu yaklaşımlar kök hücre ve kandan hazırlanan trombositten zengin plazma (PRP) gibi tedavileri içermektedir. Kök hücreler kendini yenileme, göç edebilme, inflamasyonu bloklama ve immun düzenleme gibi özellikleri sayesinde doku ve organların onarımı ve yeniden yapılandırılmasında rol alırlar. PRP ise salgıladıkları sitokinler ve büyüme faktörleri sayesinde dokuların yenilenmesinde veya restorasyonunda önemli rol oynar. Kök hücre kaynakları; yağ dokusu, kemik iliği, sağlıklı kıl folikülünün olduğu alandan alınan doku, plasenta, kord kanı gibi materyaller olabilmektedir. Son zamanlarda kök hücrelerden salgılanan hücrelerarası iletişim ve haberleşmeyi sağlayan hücre içermeyen haberci niteliğindeki eksozom adı verilen keseciklerle de umut veren sonuçlar alınmıştır.

Sosyal Medyada Paylaş:

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Cilt Lekeleri ve Tedavisi

Cilt lekeleri ve tedavisinde kişinin durumuna göre yöntemler kullanılır. Öncelikle bu lekelerin neden oluştuğunu incelemek gerekir. Doğru tanı konulduktan sonra çeşitli tedavi yöntemleri arasından cildiniz için en uygun olanı seçilerek uygulanabilir. Mezoterapi, kimyasal peeling, leke açıcı kremler gibi farklı yöntemler bulunur....

Rozasea (Gül Hastalığı)

Gül hastalığı olarak da bilinen rozasea, en belirgin bulgusu yüzde kalıcı kızarıklık olan kronik bir deri hastalığıdır. Yüzde tekrarlayan kızarma atakları yaygın bir bulgudur. En çok yanaklar, burun, alın ve çene kısmında ve özellikle yüz orta hattında belirginlik gösterir. ...

Ne Aramıştınız?